16 Temmuz 2011 Cumartesi

lacivert'e

Sana geldikçe tüm kelimeler parçalanıyor. yarım yarım kelimeler, anlamsız sözler.. LÜtfen seni sevi... SİL BAŞTAN.
Sana yürüdükçe ağzımda tuttuğum tüm kelimeler dağılıyor. Parça parça harfler var elimde. O kadar kısa sürede hangi birini toplayıp sana gelebilirim ki. Hem koridorda harflerin ardında koşturan bir kıza aşık olamazsın. Yine gözlerini devirip bakarsın. Ve ben utanıp perdenin arkasına saklandığımda hiç bir şey söylemeden çekip gidersin.
Sana gelince beynim dağılıyor. 'Sana geldikçe Afrika'daki alfebe sesleri dahil her ses anlamsızlaşıyor' desem, sen yine bakıp 'seni seviyorum' dersin. Çünkü sen hep böylesin. Ezbere aldığın cümlelerin var. Milletten topladığın bir aşkta mutlu olamazsın. senin için çok üzülüyorum. Kendim için yaptığım ne var ki?
Uç kutularına saklama beni yalvarırım. Defterlere yazma. Çalan şarkılarda da bulma beni. Orada anlatılanların hiç biri ben değilim. Anlatamam. Neyin anlamı var ki? Bulduysan sen anlat bana uzun uzun. Yüzyıllarca anlat. Karşında olayım yıllarca. 1 saat sonra çekip giden yine sen olursun bu hikayede. Çünkü sen buruşuk kağıtlara yazamayan birisin. Buruşuk, yanık, pis olduğu için sayfaları tüketiyorsun. Cümlelerin de tekrar tekrar çıkıyor ağzından. Ama sen...
Ama sen tekrar tekrar anlatırken bile ben tekrar tekrar seviyorum seni.
Ama mesela bi sorun daha var. Gelirken sürekli 'ben olmadığım sürece şimdiki zamanı' yanında getiriyosun. Ayrıldığımızı ilk günden itibaren görmek nasıl bir şey anlamalısın. Boğuluyorum.
Ben gidemem, sen git bir an önce. Demek istediğim sadece buydu.
aralık,2009